Haftanın Kitapları: 03.10.2012

-
Aa
+
a
a
a

Geancarlo Berardi & Ivo Milazzo

Ken Parker: Adah

çev. Murat Mıhçıoğlu

Rodeo Yayıncılık, 2012, 105 s.

Birçok açıdan şaşırtıcı bir Ken Parker macerası… Öncelikle, Türkçede ilk defa yayımlanıyor olmasıyla; Ken Parker’ın sıkı takipçilerinin kütüphanelerindeki boşluk, sonunda dolacak! Ayrıca söz konusu takipçiler, Ken Parker’ın biraz geri planda olduğu maceralara alışık olabilirler, ne de olsa Berardi-Milazzo ikilisi kuralları attüst etmeyi sevelerler, ancak bu sefer sınırlar bir hayli zorlanmış.

Amerikan İç Savaşı dahil olmak üzere yeni kıtadaki kölecilik tarihinin önemli olaylarına ve Güney eyaletlerinin kültürüne ince ayrıntılarla ve göndermelerle değinilen bu macera, köle olarak doğmuş Adah’ın 1908’de New York’ta kaleme aldığı hatıratı üzerinden yürüyor. Konu bir hayli genişletilebilir, buradan yola çıkarak yayınevi yetkilileri, kitabın sonuna Amerikan İç Savaşı’nın edebiyat ve sinemadaki diğer yansımalarına dair kapsamlı bir dosya da eklemişler. Yine son sayfalarda Hakan Şaşmaz’ın “Adah’ın Hatırlattıkları” başlıklı yazısını da okumak mümkün.

Bu maceranın şimdiye kadar neden Türkçede yayımlanmadığını ise, yayınevi yetkilileri şu cümlelerle açıklıyor: “Otuz yıl önce yazılıp çizilmiş olan Adah, geçmişte ülkemizde farklı bir isim altında yapılmış Ken Parker edisyonlarına dahil edilmemişti. Bunun sebebi, tarihin ve insan ruhunun derinliklerine fazlaca inen böylesi bir anlatının, o dönemdeki çizgi roman okur kitlesi için ‘fazla kaçacağı’ düşüncesi olabilir. Rodeo, tam da aynı sebeplerle, Adah’ın ilk Türkçe edisyonunu gerçekleştiriyor olmaktan ayrı bir kıvanç duyuyor…”

Marek van der Jagt

Kelliğimin Hikâyesi

çev. Füsun Özlen

Alef Yayınevi, 2012, 224 s.

Viyanalı felsefe öğrencisi Marek van der Jagt, bize mutluluk arayışının hikâyesini anlatıyor. Marek’in öyküsü sünger gibi votka içen gizemli bir kadının ona bir valiz verdiği pespaye barda başlar. Valizde Marek’in annesine ait giysiler vardır. Ama daha da önemlisi bu valiz, romanın omurgasını oluşturan birçok utanç verici sırrın ilk ipucunu içermektedir. Romanın hikâyesi kısaca böyle, ama yukarıda söz ettiğimiz Ken Parker: Adah macerasında olduğu gibi Kelliğimin Hikâyesi romanı da, hikâyesinin yanı sıra başka bir özelliğiyle de dikkat çekiyor. Marek van der Jagt, aslında Arnon Grunberg’in takma adı; daha doğrusu, Hollandalı yazar Arnon Grunberg, bazı romanlarını Marek Van der Jagt mahlasını kullanarak kaleme alıyor. İlginç olansa, Marek van der Jagt adıyla da bir ilk roman ödülü almış olması Grunberg’in. “Foya” da böylelikle ortaya çıkıyor zaten!

Anton Çehov

Seçilmiş Öyküler

çev. Mehmet Özgül

Everest Yayınları, 2012, 454 s.

Daha önce de burada tanıtımlarını yapmıştık; Everest Yayınları Anton Çehov’un toplu öykülerini sekiz ciltlik bir seride zaman içerisinde tek tek yayımlayarak tamamladı. Şimdi de bir Seçilmiş Öyküler kitabı çıkardılar. Serinin çevirmeni Mehmet Özgül tarafından derlenmiş bu öyküler; toplamda da kırk öykü yer alıyor. Elbette o sekiz ciltlik seriyi edinenler için çok da anlamlı bir derleme olmayabilir, ama bir yandan da Çehov’u ilk defa okuyacaklar için, merak edenler için iyi bir başlangıç kitabı olarak nitelendirilebilir. Öyküleri derleyen ve çevirmen Mehmet Özgül kitaba yazdığı sunuşu şu cümlelerle noktalamış: “Sekiz cilt tutan öykülerden yaptığım bu seçki, Çehov’un yapıtlarının güzelliğini sergilemeye yetecektir sanıyorum. Ancak, bir uzun yol destanı olan ‘Bozkır’, Çehov’un hekimlik deneyiminin derinliğini gösteren ‘Altıncı Koğuş’, ülkesinin renkli insan görüntülerini yansıttığı ‘Düello’, ‘Üç Yıl’, ‘Taşralı’, ‘Köylüler’, ‘Çukurda’, ‘Öylesine Bir Öykü’ başlıklı uzun öykülerini okuyunca Çehov’un asıl kültür zenginliği anlaşılacaktır.” 

Terry Eagleton

Edebiyat Olayı

çev. Başak Yüce

Sel Yayıncılık, 2012, 254 s.

Böylesi kuram kitaplarından en kısa şekilde bahsetmenin yöntemi, kitabın hangi sorulara yanıt aradığını sıralamak sanırım. Terry Eagleton Edebiyat Olayı isimli çalışmasında şu soruları yanıtlamaya çalışıyor: “Edebiyat diye bir kategoriden bahsedebilir miyiz?”, “Gerçeklik ile kurmaca nerede birbirinden ayrılır?”, “Çeşitli edebiyat kuramları metnin ne demek olduğu ve ne işe yaradığı konusunda bize ne söylüyor?”, “Kavram ile ‘şeyler’, söz ile eylem arasındaki ilişki nedir?”, “Kültür kuramları ile politik durumun bir ilgisi var mı?”, “Edebiyat bir strateji midir?”… Eagleton da, bu çalışmasından söz ederken “alçakgönüllülük” ile “iddia” arasında hoş bir denge tutturmuş! “Görgüsüzlük edecek olsam, diyebilirdim ki bu kitap, edebiyatın (en azından bugün için) gerçekte ne anlama geldiğinin makul bir açıklamasını sunuyor ve aynı zamanda hemen hemen tüm edebi kuramların ortak bir yönüne ilk kez dikkati çekiyor. Ama dediğim gibi görgüsüzlük edip bunu dile getirmeyeceğim.”